İçindekiler
Meme kanseri için klasik tedavi yöntemleri nelerdir?
Diğer bir çok kanser türünde olduğu gibi, meme kanserinde de klasik tedavi yöntemleri cerrahi, radyoterapi ve kemoterapidir.
Son yıllarda, tümörün ve memenin bir kısmının çıkarıldığı cerrahi yöntemler tercih edilmekle birlikte, mastektomi adını verdiğimiz memenin tamamının alınması gerekli olabilmektedir.
Koltuk altı lenf bezlerinde yoğun bir tutulum saptanmışsa, bu lenf bezlerinin de ameliyatla çıkarılması gerekebiliyor.
Meme kanseri ameliyatı sırasında veya daha sonra plastik cerrahi işlemleri uygulanarak meme estetiği mümkün olduğu kadar korunmaya çalışılıyor.
Ameliyatla tedavinin dezavantajları neler?
Meme kanserinin ameliyatla tedavisi; narkoz gerektirmesi, kesi ve dikişe ihtiyaç duyulması ve enfeksiyon gibi riskleri de beraberinde getiriyor.
Meme dokusunun alınması nedeniyle, memede ve ciltte ameliyata bağlı oluşan şekil bozukluğu ve kalıcı izler hastalar için olumsuz psikososyal etkiler yaratabilmektedir.
Halbuki, meme kanseri bazı hastalarda, ameliyata alternatif olarak kabul edilen ve ultrason eşliğinde, ciltte iğne deliği büyüklüğünde bir alandan girilerek uygulanan kriyoablasyon tedavisiyle güvenli bir biçimde tedavi edilebiliyor.
Kriyoablasyon nedir?
Kriyoablasyon; meme kanserinin lokal anestezi eşliğinde, iğne deliğinden girilip dondurularak kısa sürede tedavi edildiği en yeni tedavi yöntemidir.
Bu yöntemle kanserli doku çok düşük sıcaklıklara kadar soğutularak donduruluyor ve bu yolla tümör öldürülerek yok ediliyor.
Her meme kanseri kriyoablasyonla tedavi edilebilir mi?
Genel olarak baktığımızda meme kanserlerinin %60’ından fazlasının kriyoablasyon yöntemiyle ameliyatsız olarak tedavi edilmeye uygun olduğunu görüyoruz.
Hangi meme kanserleri kriyoablasyonla tedavi edilebilir?
Kriyoablasyon özellikle küçük hacimli, düşük riskli meme kanserinin tedavisi için ameliyat gereksinimini ortadan kaldırabilen etkili bir tedavidir.
Kriyoablasyon tedavisini ideal olarak; 50 yaşın üzerinde, tek odakta, 1,5 cm’den küçük, ultrason ve MR’da iyi görüntülenebilen, patolojisi düşük dereceli invazif duktal karsinom (IDC) şeklinde veya duktal karsinoma in situ (DCIS) oranı %25’den düşük, T1 evresinde meme kanseri olan hastalarımızda başarıyla uygulayabiliyoruz.
Ancak bu kriterlere tam olarak uygun olmayan seçilmiş olgularda da kriyoablasyondan yararlanmak mümkündür.
Ayrıca, ameliyat olmak istemeyen veya ileri yaş veya sağlık durumları nedeniyle ameliyata uygun olmayan hastalarda da kriyoablasyon uygulanması öneriliyor.
Kriyoablasyon meme kanseri tedavisinde ne kadar etkilidir?
Kriyoablasyon tedavisiyle özellikle 1,5 cm’den küçük kanserlerin tedavisinde çok iyi sonuç alınabiliyor.
Nitekim, araştırmalarda kriyoablasyonun 1 cm’den küçük invaziv duktal karsinom tipindeki kanserlerin tedavisinde %100 başarılı olduğu bilimsel olarak gösterilmiştir; 2 cm’den küçük kanserler için tedavi başarısı %92 olarak hesaplanmıştır.
Kriyoablasyonun önemli bir avantajı da bağışıklık sisteminin kansere karşı harekete geçmesini sağlamasıdır; bu da kuşkusuz tedavi başarısını olumlu yönde etkileyen bir durumdur.
Kriyoablasyon tedavisi nasıl yapılır?
Kriyoablasyon işlemi, memede ultrason eşliğinde yapılan biyopsiye benzer bir işlemdir.
Önce ultrasonla tümörün yeri saptanıyor, ciltten giriş yeri ve tümörün çevresi lokal anestezi ile uyuşturuluyor.
Daha sonra, prob adını verdiğimiz tek kullanımlık özel iğne ultrason rehberliğinde tümöre yerleştiriliyor. Kriyoablasyon sistemi çalıştırılarak iğnenin uç kısmından kanserli dokuya sıvı azot gazı veriliyor.
Bu sayede tümörün -185 0C’ye kadar soğutularak hızla donması sağlanıyor ve kanser hücreleri tahrip ediliyor. Ölü kanser hücreleri de vücut savunma hücreleri tarafından vücuttan atılıyor.
İşlem boyunca ultrason cihazıyla tümör ve tümörü içine alan “buz topu” görüntüleniyor.
Tedavi süresince tümör ve çevre dokunun ultrasonla izlenebilmesi sayesinde herhangi bir olumsuz etkinin meydana gelmesinin önüne geçilebiliyor. İşlem bittikten sonra iğneler çıkarılıyor.
Tümörün yok olması ne kadar sürüyor?
Kriyoablasyon tedavisi yaklaşık 1 saat süren tek seanslık bir işlemden ibarettir.
İşlem sayesinde tahrip edilen tümör hücrelerinin yerine vücut tarafından yeni, sağlıklı hücreler üretiliyor.
Tedavi sonrasında, hastalarımız tedavi edilen bölgede bir süre ele gelen sertlik hissedebiliyor, ancak bu sertlik zaman içerisinde kendi kendine kaybolmaktadır.
Sertliğin kaybolma süresi, kriyoablasyon uygulanan tümörün büyüklüğüne göre ve hastadan hastaya değişebiliyor.
Tedavi edilen bölgedeki bu değişim ultrason kontrolleriyle takip edilebiliyor.
Kriyoablasyon tedavisinden sonra meme kanseri tekrarlayabilir mi?
Cerrahide olduğu gibi, memede kriyoablasyon uygulanan bölge veya çevresinde kanser tekrarlayabilir; ancak 1 yıllık takipte lokal nüks oranı %1’den düşük bulunmuştur.
Kriyoablasyonun avantajları nelerdir?
Kriyoablasyon invazif olmayan, yani vücut bütünlüğünden herhangi bir bozulmayan yol açmayan bir tedavi yöntemi. Bu nedenle birçok avantaja sahiptir:
- Her şeyden önce işlem ağrısız, hasta uyanıkken sadece lokal anestezi yapılarak veya sedasyon adını verdiğimiz hafif uyutma eşliğinde uygulanabiliyor.
- Bu nedenle genel anestezinin olası risklerini barındırmıyor.
- Ultrasonda ablasyon alanı (buz topu) net olarak görülebiliyor, bu sayede tümörün tamamının dondurulduğundan emin olunabiliyor.
- İğne deliğinden yapıldığı için, kesi, dikiş ve yara olmuyor.
- Ciltte sadece 3 mm çapında küçük bir iz meydana geliyor.
- Tümörün çevresindeki normal meme dokusunda ve ciltte hasar görülme riski diğer ablasyon yöntemlerinden daha düşük.
- Normal meme dokusu zarar görmediği için memenin şekli korunuyor, estetiği bozulmuyor.
- İşlem süresi klasik tedavi yöntemlerine göre daha kısa, aynı şekilde iyileşme de hızlıdır.
Hasta işlemin ardından yarım saat gözlendikten sonra evine gidebiliyor, hastanede yatmak gerekmiyor ve normal yaşama hızla dönmek mümkündür.